Ve bunu söyledikten sonra sanki ondan, saraydan, her şeyden, kendi kendini yiyip kemiren benden kaçarcasına bu defa ben istical ederek yatak odama koştum; bir kibrit çakarak mumu yaktım, kapıyı kilitledim ve masanın üzerinde türlü çerezlerle, meyvelerle müzeyyen, hünkârın kilerinden gelmiş tepsinin yanına, sönmek mi yoksa süzüle süzüle yanmak mı lazım geleceğine karar veremeyen mumun dargın ışığı altında, dirseklerimi dayayarak iki elimle başımı tuttum ve hüngür hüngür ağladım. Bu bende ne zamandan beri birikmiş bir ihtiyaçtı ki nihayet taşarak bol bol boşandı.
Bu gece uyudum mu?.. Eğer boğazına bir ip dolanmış bir adamın boğuluyorcasına nefes almaya çalışarak ikide birde sıçrayıp sarsılmasına uyku demek caizse: Evet!..
Deniz cihetinden Dolmabahçe’ye bakıldığında güneşin altında parlayan, kristal bir yorgunluk görülür. O saray sanki zamanın üstünde asılı duran bir buz tabakasıdır. Sarayın muhtelif bölümleri tel tel dökülmekte ve çarkları, insan ruhunu devrin ağırlığı altında ezip tüketmektedir. Halid Ziya’nın gördüğü saray, kitabın henüz ilk satırlarında bu benzetmelerle ifadesini bulmuştur. Görünen bir “saray” vardır, bir de “ötesi”…
Ve bunu söyledikten sonra sanki ondan, saraydan, her şeyden, kendi kendini yiyip kemiren benden kaçarcasına bu defa ben istical ederek yatak odama koştum; bir kibrit çakarak mumu yaktım, kapıyı kilitledim ve masanın üzerinde türlü çerezlerle, meyvelerle müzeyyen, hünkârın kilerinden gelmiş tepsinin yanına, sönmek mi yoksa süzüle süzüle yanmak mı lazım geleceğine karar veremeyen mumun dargın ışığı altında, dirseklerimi dayayarak iki elimle başımı tuttum ve hüngür hüngür ağladım. Bu bende ne zamandan beri birikmiş bir ihtiyaçtı ki nihayet taşarak bol bol boşandı.
Bu gece uyudum mu?.. Eğer boğazına bir ip dolanmış bir adamın boğuluyorcasına nefes almaya çalışarak ikide birde sıçrayıp sarsılmasına uyku demek caizse: Evet!..
Deniz cihetinden Dolmabahçe’ye bakıldığında güneşin altında parlayan, kristal bir yorgunluk görülür. O saray sanki zamanın üstünde asılı duran bir buz tabakasıdır. Sarayın muhtelif bölümleri tel tel dökülmekte ve çarkları, insan ruhunu devrin ağırlığı altında ezip tüketmektedir. Halid Ziya’nın gördüğü saray, kitabın henüz ilk satırlarında bu benzetmelerle ifadesini bulmuştur. Görünen bir “saray” vardır, bir de “ötesi”…
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 451,00 | 451,00 |
| 2 | 241,29 | 482,57 |
| 3 | 163,86 | 491,59 |
| 6 | 86,44 | 518,65 |
| 9 | 60,13 | 541,20 |
| 12 | 47,36 | 568,26 |