Eserimiz, insan ruhunun gerçek gücünü dışsal başarıda, kişisel yetenekte ya da psikolojik iradede değil; Tanrı’ya bütünüyle teslim edilmiş bir iç yaşamda temellendirir. Metnin merkezinde, “kutsallık” ile “güç” arasındaki ayrım yer alır: Ruhun ahlaken arınmış olması önemlidir, ancak dönüştürücü etki ancak Kutsal Ruhun insan ruhuyla kurduğu canlı ve sürekli birlik sayesinde ortaya çıkar. Yazar, insanın kendi bilgisine, deneyimine ve erdemine güvenme eğilimini kökten sorgular; ilahi gücün, benliğin kırıldığı, kişinin kendi yeterliliğinden vazgeçtiği noktada etkinleştiğini savunur. Bu bağlamda eser, insan zayıflığını bir eksiklik değil, Tanrısal etkinliğin zorunlu zemini olarak ele alır.
Eser yazıldığı dönem itibarıyla geç Protestan mistisizmi ve özellikle 19. yüzyıl sonu–20. yüzyıl başı “kutsallık” (holiness) hareketi içinde belirleyici bir zihinsel eşik işlevi görür. İman yolculuğunda karşılaşılan yorgunluk, kuşku, başarısızlık hissi ve içsel çöküş hâllerini ayrıntılı biçimde analiz ederken, bu krizleri bireysel psikolojiye ya da ahlaki irade eksikliğine indirgemez; aksine Tanrı’nın etkinliği ile insanın teslimiyeti arasındaki ilişkinin bozulmasının doğal sonuçları olarak ele alır. Bu yönüyle eser, modern bireyci dindarlık anlayışına karşı, Tanrısal iradeyi merkeze alan daha eski ve disiplinli bir ruhsal antropolojiyi yeniden görünür kılar. Ruhsal olgunluğu yüzeysel, alışkanlığa dayalı bir dindarlığın karşısına koyar; sağlam ilkelere dayanan, gerçeği tüm ağırlığıyla taşıyabilen bir iman anlayışını savunur.
Eserimiz, insan ruhunun gerçek gücünü dışsal başarıda, kişisel yetenekte ya da psikolojik iradede değil; Tanrı’ya bütünüyle teslim edilmiş bir iç yaşamda temellendirir. Metnin merkezinde, “kutsallık” ile “güç” arasındaki ayrım yer alır: Ruhun ahlaken arınmış olması önemlidir, ancak dönüştürücü etki ancak Kutsal Ruhun insan ruhuyla kurduğu canlı ve sürekli birlik sayesinde ortaya çıkar. Yazar, insanın kendi bilgisine, deneyimine ve erdemine güvenme eğilimini kökten sorgular; ilahi gücün, benliğin kırıldığı, kişinin kendi yeterliliğinden vazgeçtiği noktada etkinleştiğini savunur. Bu bağlamda eser, insan zayıflığını bir eksiklik değil, Tanrısal etkinliğin zorunlu zemini olarak ele alır.
Eser yazıldığı dönem itibarıyla geç Protestan mistisizmi ve özellikle 19. yüzyıl sonu–20. yüzyıl başı “kutsallık” (holiness) hareketi içinde belirleyici bir zihinsel eşik işlevi görür. İman yolculuğunda karşılaşılan yorgunluk, kuşku, başarısızlık hissi ve içsel çöküş hâllerini ayrıntılı biçimde analiz ederken, bu krizleri bireysel psikolojiye ya da ahlaki irade eksikliğine indirgemez; aksine Tanrı’nın etkinliği ile insanın teslimiyeti arasındaki ilişkinin bozulmasının doğal sonuçları olarak ele alır. Bu yönüyle eser, modern bireyci dindarlık anlayışına karşı, Tanrısal iradeyi merkeze alan daha eski ve disiplinli bir ruhsal antropolojiyi yeniden görünür kılar. Ruhsal olgunluğu yüzeysel, alışkanlığa dayalı bir dindarlığın karşısına koyar; sağlam ilkelere dayanan, gerçeği tüm ağırlığıyla taşıyabilen bir iman anlayışını savunur.
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 112,00 | 112,00 |
| 2 | 59,92 | 119,84 |
| 3 | 40,69 | 122,08 |
| 6 | 21,47 | 128,80 |
| 9 | 14,93 | 134,40 |
| 12 | 11,76 | 141,12 |